Yönetmen : Vincenzo Natali,
Nicole De Boer, Nicky Guadagni, Maurice Dean Wint, David Hewlett
Bilim-Kurgu, Korku
6 yabancı, bir gün, hiç bilmedikleri bir odada uyanırlar. Bulundukları
yer ve neden orada oldukları hakkında hiçbir bilgileri yoktur. Tüm bunların
yanında daha da büyük bir problemleri vardır; buradan nasıl çıkacaklarını
bilmiyorlardır.
Zaman ilerledikçe birbirlerini tanımaya başlayan bu insanlar
aslında birbirleriyle bağlantılı küplerin bir arada bulunduğunu devasa bir
küpün içinde bulunduklarını fark ederler. Çıkış yolunu bulmak için bilgilerini,
yeteneklerini, hafızalarını ve sezgilerini sonuna kadar kullanmaktan başka
çareleri yoktur. Her küp yeni bir bulmacadır ve bulmacanın içi ölümcül
tuzaklarla doludur.
- İnsanları neden içine koyuyorlar
- Çünkü içine insanları koymazlarsa, anlamsız olduğunu kabul etmek zorunda kalırlar
Vincenzo Natali oldukça orijinal bir hikayeyi Andre Bjelic
ile yazdıktan sonra yönetmenlik koltuğuna oturmuş. Bir yönetmenlik şaheseri
olmasa da yönetmenlik konusunda filmin falsosu yok. Bunun yanında ilk sahneden
itibaren başlayan merak, gerilim ve korku hikayenin tamamında insanı etkiliyor.
Her bir küp yeni bir bulmaca olduğu için karakterler ile beraber seyirciler de
bulmacayı çözmek için kendilerini zorluyorlar. Bu seyircinin hikayeye daha
bağlı olmasına neden oluyor ve başlangıçtan sona kadar hiçbir kopma yaşamıyor
seyirci. Bulundukları ortamın ürkütücülüğü ile baş başa kalan ve çıkış yolunu
arayan karakterlerin derinlemesine olmasa da geçmişlerine dokunulmaya
başladığında aslında orada olmalarının sebebinin tesadüf olmadığı ortaya
çıkıyor ve hikayeyi daha da ilginçleştiriyor.
Filmin iyi taraflarının yanında bir de kötü bir tarafı var
ki; o da oyunculuklar. Oyuncuların vasat performanslarını izliyoruz. Ancak bu
vasat performanslar harika olabilecek bir filmi, iyi bir filme dönüştürüyor
sadece. Dediğim gibi orijinal ve keskin bir aklın ürettiği bir hikaye,
yönetmenlik açısından başarılı bir sinematografi ile birlikte korku, merak ve
gerilimin hep zirvede olduğu bir film “Cube”. Filmin kurgusu da oldukça
başarılı.
“Beni dinleyin. Biz daireler çizmiyoruz. Odalar hareket ediyor”
Film hakkında bir çok eleştiri okudum. Bu eleştirilerin
temelinde filmin hem başlangıcının hem de finalinin “açık uçlu” olması
nedeniyle cevaplara ulaşamayan izleyicinin “hayal kırıklığı” yatıyor. Cube yaratıcıların
iyi bir neden ve iyi bir son gibi kaygıları olmadığı çok açık oysa. Meydana gelen ve sebebi tam olarak bilinmeyen
bir durumun, hayatta kalmak ve çıkış yolunu bulmak için harekete geçen
insanlarda yarattığı çaresizlik ve hayatta kalma dürtüsünün etkileri ile neyi, ne
kadar ve nasıl yapabilecekleri üzerine odaklanmış bir film “Cube”. Bu yönden
beni hiç rahatsız etmedi. Bazı filmler muhteşem sonları ile ters köşeleri ve
şok eden gerçeklerin biranda ortaya dökülmesi ile zirve yaparlar, bu filmin
böyle bir çabasının olmadığı çok açık. İzleyiciyi tek başına “son”a değil de, sürecin
içindeki korkuya, gerilime, paranoyaya ve klostofobiye yönlendirmeye karar
vermişler.
Cube kendine ait bir izleyici kitlesi kazanınca yapımcılar
Hybercupe ve Cube Zero adlı devam filmlerini çektiler. Hybercupe’de belirsizlik
devam etse de Cube Zero’da seyircinin isteği üzerine nihayet cevaplar verildi.
Ancak ne devam filmi olan Hybercube ne de cevapların verildiği CubeZero,
hikayenin başlangıç filminin seviyesine ulaşamıyor.
“Cube” tek başına oldukça orijinal ve değerli bir film. Hem
filmi ortaya çıkaran hikaye, hem hikayenin işlenişi hem de kurgusu, gerilim ve bilim-kurgu filmlerini seven
izleyiciler için onu çok değerli bir film yapıyor. Buradan Kanada Sineması’na
da bir selam yollayalım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder