#649 Ahlat Ağacı – 2018




Yönetmen : Nuri Bilge Ceylan
Doğu Demirkol, Murat Cemşir, Bennu Yıldırımlar
Dram


Nuri Bilge Ceylan, Uzak Filmi ile Cannes’de ödül aldığında, ödülü “Benim Yalnız ve Güzel ülkem” dediği Türkiye’ye adamıştı.  Nuri Bilge Ceylan’ın yalnız ve güzel ülkesinden yeni bir insan hikayesi.  Ve esasında bir toplum hikayesi Ahlat Ağacı. Fikrime göre Nuri Bilge Ceylan’ın en sosyolojik filmi.
Sinan Karasu üniversiteyi bitirince, memleketi olan Çan’a geri döner. Her şey bıraktığı gibidir. Babası İdris Karasu parasını ve itibarını yitirmiş bir sınıf öğretmenidir. Annesi Asuman, yaşadığı hayal kırıklıklarına ve tükenmişliğe rağmen bu cenderede hala bir şeyler için umutludur ve haliyle de sinir bozucudur.

Sinan yazmış olduğu ve kendi taşrasının hikayesini anlattığı, “bireysel tarzda genel görünümlü serbest bir çalışma olan” Ahlat Ağacı’nı kitap haline getirmiştir, ancak onu bastırmak için parası yoktur. Bir taraftan kitap için sponsor aramaya başlar, öbür taraftan bundan sonrası için ne yapacağına karar vermeye çalışır. Belki de atanamayan diğer öğretmenler gibi polislik için şansını denemelidir. Ya da Anadolu’nun ücra bir köşesinde öğretmenlik yapacaktır. Ya da hiçbiri.

“İnsan neden illa, en yakınında duran hayatı seçip onu yaşamak zorunda ki?




Çan, Sinan’ın bıraktığı gibidir. Değişmemiştir, değişmek istememiştir ve insanın ömrünü tüketmektedir. Bir atom bombası olsa Sinan’ın, Çan’ı yerle bir etmekte hiç tereddüt etmeyecektir. Bezelye tanesi gibi birbirine benzeyen insanlarla doludur. Gençler canı sıkılınca ya bir kahveye gidiyorlardır, ya da başka bir kahveye. Üstelik itibarını yitirmiş babasının kara gölgesi her köşebaşında karşısına çıkmaktadır.

Babası İdris ise geldiği ve sürüklendiği noktayı hiç umursamadan emeklilik sonrası planlarını yapmaktadır. Babasının dağın başında bulunan tarlasını bir cennete dönüştürecektir. Hele bir de açtığı kuyuda suyu bulabilse! Geldiği noktada ise sevdiği tek canlı köpeğidir. Onunla tutunmaya çalışır, umutlarına. Çünkü onu sorgulamayan tek canlı köpeğidir. Kaderin garip bir cilvesi olsa gerek köpeği de bir gün aniden kaybolur.

Nuri Bilge Ceylan, kendi sinemasının en önemli yapıtaşlarından biri olan fotoğraf gibi sahnelere yine sıklıkla başvuruyor ve zamanı donduruyor o anlarda… Rüzgarın esmesi, yaprakların kımıldaması, derin düşüncelerle büyüyen gözler derken her şey yine bir Nuri Bilge Ceylan filmi gibi.  “3 Maymun" filminden sonra direksiyon kırdığı çok konuşan insanların olduğu filmler yapma çabasına yine devam ediyor ve çıtayı biraz daha yükseğe çıkarıyor. Nuri Bilge Ceylan’ın yarattığı karakterler öylesine gerçek ve öylesine bu topraklardan ki, dakikalarca süren bu karşılıklı konuşan insanlar izleyiciyi hiç rahatsız etmiyor, hiç sıkmıyor. Sandalyesini çekip, konuşanın yanında çay içen birer yancıya dönüşüyor seyirci. Ufak da olsa kantarın topuzunu kaçırmıyor Nuri Bilge Ceylan.


Sinan’ın, tanınmış edebiyatçı Süleyman ile yaptığı edebiyat üzerine ukalaca sohbet de, köyün genç imamı Nazmi ile din ve ahlak üzerine yaptığı eleştirici sohbet de tekrar tekrar izlenesi, hatta bir kitap gibi okunası.  Hele hele geldiği noktaya tırnakları ile gelen(!) okumuş bütün arkadaşları bu hayatta nal toplarken başarılı olmayı başarmış İlhami ile giriştiği tartışma var ki; bu ülkeye ve bu ülkenin şu an bulunduğu duruma attığı bu korkunç, iğneleyici ancak dibine kadar gerçek bakış açısı Nuri Bilge Ceylan’ın muazzam bir gözlemci ve harika bir edebiyatçı olduğu gerçeğini gözler önüne seriyor.

Doğu Demirkol, komedyenlikten oyunculuğa terfi ederken hiç sırıtmıyor ve Sinan rolünün hakkını veriyor ancak bu filmin büyük oyuncusu bence Murat Cemşir. İdris Karasu gibi bir rolü kotarmak büyük bir yetenek isterdi. Murat Çemşir büyük bir yetenek olduğunu ortaya koyuyor. Elbette, kadrosuna kattığı her oyuncuyu,  o film için mükemmel bir seviyeye getiren Nuri Bilge Ceylan ile çalışmak her iki oyuncu için de büyük şans olsa gerek.

Ve elbette Görüntü yönetmeni Gökhan Tiryaki’yi unutmamak gerek. 

Ahlat Ağacı defalarca izlenesi ve defalarca okunası bir film.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder