#450 Das weiße Band | The White Ribbon – 2009





Yönetmen : Michael Haneke

Christian Friedel, Leonie Benesh, Burghart Klaubner, Leonard Proxauf
 Dram, Gerilim



1. Dünya Savaşı’nın hemen öncesi. Almanya’da bir köy. Feodal sistem. Köyün en önemli kişileri Baron, Papaz ve Doktor… Öğretmen’in gözünden köyde yaşanmaya başlayan tuhaf olaylar ve tuhaf olaylar karşısında köylülerin verdikleri tepki anlatılıyor. Doktor bir kaza ya da tuzak sonucu çok ağır yaralanır, Köylü bir kadın çalışmak üzere gönderildiği yerde çürük tahtalara basarak ölür. Baron’un oğlu kaçırılır, işkence görmüş bir vaziyette bulunur ve son olarak köydeki herkesten daha masum olan Karli, çektiği işkence yüzünden kör olma tehlikesi ile karşı karşıya kalır. Öğretmen, hem bu tuhaf olayların aydınlatılması için çabalar hem de büyük aşkı Eva ile evlenebilmek için üzerine düşeni yapmaya çalışır.



Haneke, kendine has üslubuyla bu hikayeyi anlatır. Kapalı kapılar ardında olanları göstermez, çünkü seyirci kapalı kapılar arkasında ne olduğunu anlıyordur zaten. Filmin dönemi daha iyi yansıtabilmesi için filmi siyah beyaz çeker. Dönemin ruhunu yansıtabilmek için her ayrıntıya dikkat eder. Suçluyu göstermez, işaret etmez. Masumiyeti sorgulatır. Herkes mi suçludur acaba?

“Tanrıya beni öldürmesi için bir şans verdim. Ama öldürmedi. Demek ki benden memnun.”



Filmin net bir mesajının olmaması, olayların failinin ve sonucunun ne olduğunu göstermemesi elbette film üzerinde bir çok farklı yorumun olmasına neden oluyor. Kimisi Haneke’nin 1. Dünya Savaşı’nda bir Alman köyünün hikayesini anlatırken aslında Nazizm doğuşuna işaret ettiği fikrinde. Ben aynı fikirde değilim. Haneke oldukça toptancı bir yönetmen. Bir Alman köyünde geçen bir hikayeyi “kuşkucu” bir tavırla anlatması, o hikayede Almanları göstermek istediği anlamına gelmiyor. Bir Haneke izleyicisi ve okuyucusu olarak Haneke’nin genel olarak insanın güç, otorite karşısındaki tutumunu, baskı üzerine geliştirdiği refleksleri ve çok erken yaşta kaybetmiş olduğu masumiyeti sorgulattığını düşünüyorum. Bu tavır Haneke’nin kendine has gerçekçiliği ile daha çok bağlantılı geliyor bana. Seyirciyi mutlu etmekten daha çok rahatsız etmek üzerine bir tavır benimseyen ve bunu her seferinde çok iyi kotaran Haneke’nin Nazizm ile ilgili noktada bu kadar kaçak/kolay güreşeceğini düşünmüyorum açıkçası.



Oyunculuklar konusunda da gayet iyi bir film Das weiße Band . Yüzüne hiç aşina olmadığımız oyuncular, rollerinin hakkını veriyor ve bu karakterlerin daha etten kemikten olduğunu hissediyoruz.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder