Yönetmen : Michael Haneke
Christian Friedel, Leonie Benesh, Burghart Klaubner, Leonard Proxauf
Dram, Gerilim
1. Dünya Savaşı’nın hemen öncesi. Almanya’da bir köy. Feodal
sistem. Köyün en önemli kişileri Baron, Papaz ve Doktor… Öğretmen’in gözünden
köyde yaşanmaya başlayan tuhaf olaylar ve tuhaf olaylar karşısında köylülerin
verdikleri tepki anlatılıyor. Doktor bir kaza ya da tuzak sonucu çok ağır
yaralanır, Köylü bir kadın çalışmak üzere gönderildiği yerde çürük tahtalara
basarak ölür. Baron’un oğlu kaçırılır, işkence görmüş bir vaziyette bulunur ve
son olarak köydeki herkesten daha masum olan Karli, çektiği işkence yüzünden
kör olma tehlikesi ile karşı karşıya kalır. Öğretmen, hem bu tuhaf olayların
aydınlatılması için çabalar hem de büyük aşkı Eva ile evlenebilmek için üzerine
düşeni yapmaya çalışır.
Haneke, kendine has üslubuyla bu hikayeyi anlatır. Kapalı
kapılar ardında olanları göstermez, çünkü seyirci kapalı kapılar arkasında ne
olduğunu anlıyordur zaten. Filmin dönemi daha iyi yansıtabilmesi için filmi
siyah beyaz çeker. Dönemin ruhunu yansıtabilmek için her ayrıntıya dikkat eder.
Suçluyu göstermez, işaret etmez. Masumiyeti sorgulatır. Herkes mi suçludur
acaba?
“Tanrıya beni öldürmesi için bir şans verdim. Ama öldürmedi. Demek ki benden memnun.”
Filmin net bir mesajının olmaması, olayların failinin ve
sonucunun ne olduğunu göstermemesi elbette film üzerinde bir çok farklı yorumun
olmasına neden oluyor. Kimisi Haneke’nin 1. Dünya Savaşı’nda bir Alman köyünün
hikayesini anlatırken aslında Nazizm doğuşuna işaret ettiği fikrinde. Ben aynı
fikirde değilim. Haneke oldukça toptancı bir yönetmen. Bir Alman köyünde geçen
bir hikayeyi “kuşkucu” bir tavırla anlatması, o hikayede Almanları göstermek
istediği anlamına gelmiyor. Bir Haneke izleyicisi ve okuyucusu olarak
Haneke’nin genel olarak insanın güç, otorite karşısındaki tutumunu, baskı
üzerine geliştirdiği refleksleri ve çok erken yaşta kaybetmiş olduğu masumiyeti
sorgulattığını düşünüyorum. Bu tavır Haneke’nin kendine has gerçekçiliği ile
daha çok bağlantılı geliyor bana. Seyirciyi mutlu etmekten daha çok rahatsız
etmek üzerine bir tavır benimseyen ve bunu her seferinde çok iyi kotaran
Haneke’nin Nazizm ile ilgili noktada bu kadar kaçak/kolay güreşeceğini
düşünmüyorum açıkçası.
Oyunculuklar konusunda da gayet iyi bir film Das weiße Band . Yüzüne hiç aşina
olmadığımız oyuncular, rollerinin hakkını veriyor ve bu karakterlerin daha
etten kemikten olduğunu hissediyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder