#104 Apocalypto - 2006



Yönetmen : Mel Gibson
Rudy Youngblood, Raoul Trujilo, Dalia Hernandez
Gerilim, Aksiyon, Tarihi



''Büyük medeniyetler kendi içinden parçalanmadıkça fethedilemez'' 

Maya krallığı bir çöküşün eşiğindedir. Bu zor durumdan kurtulmak için, Tanrılara kurban verilecek bedenlere ihtiyaç vardır. Mayalar bu kurban ihtiyaçlarını, avcıları sayesinde karşılar. Avcılar uzak ormanlarda yaşayanları toplayarak, krallığın kalbine getirirler.  Genç ve işe yarar kadınlar köle pazarında satılır, genç erkekler ise kalpleri sökülüp, kafaları kesilerek Kukulkan’a kurban edilir.



Jaguar Pençesi, babası Billur Gökyüzü liderliğindeki köyde karısı, çocukları ile sakin bir hayat yaşamaktadır. Gündüz avlanan, gece ise eğlenen bu köy bir gün avcıların hedefi olacaktır. Avcılar Jaguar Pençesi’nin babasını öldürürler, Jaguar pençesi son anda ailesini bir kuyuya saklamayı başarır ve ardından yakalanır. Maya Krallığının kalbine uzun bir yürüyüş başlar…

Korku bir hastalıktır. Sürünerek onu kabul eden herkesin ruhuna girer. Senin huzurunu lekelemiş bile. Seni korku ile yaşamanı izlemek için yetiştirmedim. Kalbindeyken savaş onunla. Köyümüze getirme.



Filmin ilk yarısı Maya uygarlığını, oradaki yaşamı, kültürü ve medeniyeti tanıtan bir belgesel niteliği taşıyor adeta. Kostümler, makyajlar, Maya şehri ve Maya dili. Olağanüstü incelikli bir çalışma. Böylelikle hikayenin geçtiği zamana ve mekana seyirci tam anlamıyla hazırlanıyor. İkinci bölüm ise tamamen aksiyon… İzleyiciyi soluksuz bırakacak kadar hızlı ve heyecanlı bir takip.

Benim adım Jaguar pençesi. Ben bir avcıyım. Burası benim ormanım ve benim oğullarım, onların oğulları da burada avlanacak.

Şiddet ve kan bolca ancak ustaca. Estetik olarak neredeyse kusursuz bir film. Eleştiriler bu estetik anlayışa yönelik değil zaten. Filmin alt metninde Mel Gibson’ın vermeye çalıştığı iddia edilen mesajlara ilgili eleştiriler var. Özellikle filmin sonunda görülen gemiler, bu eleştirilerin odak noktası…

Mel Gibson’ın Braveheart ile başlayan yönetmenlik evreni, şahsına münhasır bir noktaya gelmiş durumda. Zor zamanlarda ayakta kalan, badireler atlatan, yaralanan ancak asla pes etmeyen bir kahraman etrafında yoğrulan öyküleri her seferinde kan ve şiddetle bezemekte bir sakınca görmeyen Mel Gibson, öykülerin geçtiği mekanı ve zamanı tasarlamayı büyük bir mükemmellikle başarıyor. Estetik olarak kusursuza yakına giden bir yol. The Passion of Christ filminde İbranice kullanan Gibson, Apocalypto'da ise bu sefer Maya dilini kullanıyor. Bu çaba filmlerin sinematik gerçekliğini oldukça arttırıyor. Mel Gibson bir sinemacı, kurgu filmler çekiyor, belgesel değil. Ancak hikayeleri “belgesel” gibi hikayeler. Bu yüzdendir belki de “kendi inandıklarını” filmlerine aktardığında oluşan tepkiler.

İnsan dedi ki; “Daha iyi görmek isterdim”.
Akbaba şöyle karşılık verdi; “ Benim gözümle gücümü alacaksın .”
Ve yine insan dedi ki; “Çok güçlü olmak isterdim”,
Jaguar cevap verdi; Benim gücümü alacaksın .
Sonra insan yine dedi ki; Yeryüzünün sırlarını bilmek isterdim”
Yılan cevap verdi; “Ben sana göstereceğim .”
Sonunda insan tüm hayvanlardan kazanacağı tüm yetenekleri alınca gitti .
Baykuş bütün hayvanlara dedi ki ; “ Artık insan çok şey biliyor ve çok şey yapabilir .”
Geyik dedi ki;” İnsan tüm istediklerine kavuştu . Artık kaderi son bulacak .”
Yine baykuş; “Hayır, o insanda bir delik gördüm. Asla doyuramayacağı açlık kadar derin bir delik . Onu hüzünlendiren ve daha fazlasını istemesine neden olan şey bu .” Durmadan almayı sürdürecek ve ta ki dünya şöyle diyene kadar ” Daha fazla veremeyeceğim ve verecek bir şeyim kalmadı .”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder