#750 The Road - 2009



Yönetmen : John Hillcoat
Viggo Mortensen, Kodi Smit-McPhee, Charlize Theron
Dram, Gerilim


Post apokaliptik bir hikayenin anlatıldığı “The Road”, bir baba ve oğlunun hayatta kalma savaşını ve belli belirsiz bir umudun peşinden gitmelerini anlatan, yarattığı çok gerçekçi atmosfer ile izleyiciyi de etkisi altına alan oldukça başarılı bir psikolojik-gerilim filmi.

Cormac McCarthy’nin aynı adlı kitabının uyarlaması olan The Road’ın yönetmeni John Hilcoat. Başrollerde ise Viggo Mortensen ve Kodi Smit-McPhee var.


Belirsiz bir nedenden dolayı dünyadaki yaşam yok olmaya başlamıştır. Ardı ardına yaşanan depremler  güneşin terk ettiği dünyayı yavaş yavaş yıkarken, insanoğlu elindeki bütün besinlerini de tüketmiştir ve büyük bir açlık baş göstermiştir. Bu korkunç dünyada oğluyla tek başına kalan babanın yapacağı tek şey, ölene kadar oğlunu beslemenin ve güvende tutmanın bir yolunu bulmak, bunu yaparken de bir şekilde güney sahillerine ulaşmaktır. Yamyamlık ve silahlı haydutlar önlerindeki en büyük tehlikedir. Baba’nın elinde ise iki mermisi kalmış bir silahtan başka hiçbir şey yoktur.

Film ile ilgili ilk söylenecek şey , filmin yarattığı atmosferin kusursuzluğu. John Hilcoat’ın sanat yönetimi ekibi muazzam bir işe imza atmış. Bu gerçekçilik hikaye ile de birleşecektir. Alışık olduğumuz tarzda bir kahramanla karşılaşmayacağız film boyunca. Tek amacı oğlunu korumak olan baba, bol bol saklanacak ve kaçacaktır. Bu dünyanın ve dünyada yaşayan diğer hayatta kalanların acımasızlığından korkar baba her seferinde. Bu yüzden bazen acımasızdır ama o şartlara göre çok gerçekçidir.



Filmde baba gerçekçiliği, çocuk ise saflığı temsil ediyor. Ve bu temsil filmin tamamı boyunca çok kararında ilerliyor. Oyunculuklar da bu temsilin hakkını veriyor. Viggo Mortensen baba rolünde, Kodi Smit-McPhee ise çocuk rolünde muazzam başarılılar.

Günümüz post-apokaliptik film ve dizilerinden ayrılan The Road bazı izleyicileri sıkabilir. Ancak ilk andan filme giren ve sonuna kadar film içinde kalan bir izleyici olarak benim yorumum, bu durumun filmin suçu olmadığı yönünde. Film anlatması gereken hikayeyi tam da anlatması gerektiği şekilde anlatmış. Günümüzün gişe canavarı filmlerinde ve rating rekortmeni dizilerinin yaratmış olduğu seyir zevkini vadetmiyor zaten film. Bambaşka bir gerçeklikle tanışmanızı, o gerçeklik içinde kalmanızı, korkmanızı, sorgulamanızı, şüphe duymanızı ve azıcık da olsa umutlu olmanızı istiyor sadece.

The Road muhakkak izlenmesi gereken bir film.





* Post apokaliptik denilen  -nedenleri de değişse de bir şekilde kıyamet sonrası dünyayı konu alan – edebiyat ile tanışmamı sağlayan kitap Robert Merle’nin yazdığı “Kıyamet”ti. 20’li yaşların başında Konya’nın uzak bir kasabasında öğretmenlik görevine başlamıştım. Televizyon ve bilgisayarın olmadığı köy kahvesinin üstündeki odamda,  en büyük eğlencem saatlerce kitap okumaktı. Ankara’dan bir düzine getirdiğim kitapların arasında Robert Merle’nin Kıyamet’i de vardı. Oldukça coşkulu bir şekilde ve hayal gücümü canlandırarak okuyordum kitabı.

Kıyamet ya da orijinal ismiyle Malevil;  Yaşanan kıyamet sonrasında bir Orta Çağ şatosunda hayatta kalmayı başarabilen bir grup insanın, yeni yaşamın acımasız şartlarına ve diğer hayatta kalanlarla mücadelesine odaklanmıştı.
·          

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder