Yönetmen : Yorgos Lanthimos
Collin Farrel, Rachel Weisz, Lea Seydoux
Distopya, Dram, Komedi
Yorgos Lanthimos’un tuhaf evrenler kurgulamadaki başarısı The Lobster’da da öne çıkıyor. Çok uzak olmayan bir gelecekte yaşanan distopik öyküde, bekar ve yalnız olmak büyük bir suçtur. Bu suçun önüne geçebilmek için ise ilginç bir yöntem geliştirilmiştir. Bekar insanlar, bir otele yerleştirilir ve kendilerine bir eş bulmak için 45 günlük süre verilir. Bu süre içerisinde kendilerine bir eş bulanlar mutlu ve konforlu bir hayata yelken açarken, 45 gün sonunda hala yalnız kalanlar, istedikleri bir hayvana dönüştürülmektedirler. 45 günlük süreyi uzatmanın tek yolu ise doğada yaşayan yalnızları, bulup öldürmektir.
David de eşi öldükten sonra köpek olan kardeşi Bob ile otele yerleşir. Kendine bir eş bulmak konusunda heveslidir ancak bulamazsa 45 günlük süre sonunda bir istakoza çevrilmek ister… Ancak işler planladığı gibi gitmez. Tam kalpsiz kadınla işleri yoluna koyduğuna düşünürken, kalpsiz kadını bir hayvana dönüştürmek zorunda kalır. Otelden kaçar ve ormanda yalnız yaşayanların yanına sığınır.
“İnsanın hissetmediği hâlde hissediyor gibi davranması, hissettiği hâlde hissetmiyor gibi davranmasından daha zor"
Oteldeki düzende hissetmediği halde hissediyor gibi davranmaya çalışan David için otel gerçekten de zordur. Tuhaf ve sıkı kurallar David’i mutsuz etmektedir. Kaçısından sonra sığındığı yalnızlar ormanında da işi yine zordur. Çünkü burada da hissettiği halde hissetmiyor gibi davranması gerekmektedir. Ve yine sıkı ve tuhaf kurallar. İki despot sistem arasında sıkışır kalır David. David ikisi arasında bir tercih yapacak mıdır yoksa kendine yeni bir yol çizebilecek midir?
Filmin temposu oldukça ağır ancak neredeyse her sahnesinde ilginçlik ve kara mizah vadediyor. Böylesi bir evrende ve böylesi bir hikayede karakterler de ilginç olmalıdır elbette. Tam olarak da öyleler. Collin Farrel en iyi performanslarından birini sergiliyor. David rolünde olağanüstü. Yine Rachel Weisz ve Lea Seydoux da öyle. Aklıma kazınan diğer önemli karakterler ise otel müdürü ve eşi. Harika oyunculuklar…
Lanthimos filmlerinde karakterlerine sarkı söyletmekten çok hoşlanıyor. Otel müdürü ve eşinin “Something’s Gotten Hold Of My Heart” performansları muzzam. Tıpkı The Killing of Sacred Deer’de Kim’in “Burn” şarkısı gibi. Tekrar tekrar dinlemek istiyorsunuz.
Bunun yanında elbette film müzikleri de oldukça başarılı. Klasik müziğin içinize işlediği filmlerin başında geliyor The Lobster. Bu tuhaf distopya ile birbirlerini çok iyi tamamlıyorlar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder