#5 Dr. Strangelove or How I Learned to Stop Worrying and Love the Bomb – 1964


Yönetmen : Stanley Kubrick
Peter Sellers, George C. Scott, Sterling Hayden

Peter George’un “Kırmızı Alarm” isimli romanından uyarlanan, 1964 yapımı Dr. Strangelove, Stanley Kubrick harikası bir kara komedi. Filmde Peter Sellers’a, George C. Scott ve Sterling Hayden eşlik ediyor. Peter Sellers 3 farklı rolde devasa performanslar sergiliyor ve her bir karakteri sinema tarihinin baş köşesine oturtuyor; Lionel Mandrake, Başkan Muffley ve Dr. Strangelove.

Rus kaynaklı komünist tehlike ile kafayı kırmış General Ripper, bir gün çılgınca planını devreye sokar ve kendi emrinde olan hidrojen bombasıyla dolu bombardıman uçağına geri döndürülemez emri verir. Rusya bombalanacaktır. Üstte görevli Mandrake bu çılgınlığa ne kadar karşı koymaya çalışsa da başaramaz ve durumu üstlerine bildirir. Hemen ABD başkanı başkanlığında Savaş Kurulu “Savaş Odası”nda toplanır ve bu felaketin önüne geçmek için yapılacakları konuşmaya başlarlar ve elbette bu durumu Rus Başkanı’na da iletirler. Bütün çabalar sonuçsuz kalmaya yaklaştığında ise Dr. Strangelove’dan akıl alırlar. Savaş, bomba ve getirdiklerinden kaçmak kaçınılmaz ise bu dünyayı yeniden kuracak üstün insanlara ihtiyaç vardır ve hepsi de şu anda savaş odasındadır…




Ünlü film eleştirmeni Robert Ebert’in “gelmiş geçmiş en başarılı politik taşlama" olarak nitelendirdiği Dr. Strangelove, ironilerle bezenmiş, o günlerde Amerikan siyasal yaşamında hakim olan anti-komünist çılgınlığı tiye alan, insanlığın büyük korkusu “atom savaşı”nın basiretsiz yöneticiler eliyle ne kadar da yakında olabileceği gerçeği üzerine düşündüren, erkeğin içinde sürekli hareket halinde olan cinsel arzuyu en olmadık anda ve en olmadık yerde resmeden, asker ve politikacıların cinnete ne kadar da yakın durabileceğinin altını çizen bir siyasi-askeri hicv filmi. Her ne kadar Amerika’yı ve Amerikan ordusunu merkeze yerleştirse de esasında oldukça evrensel bir film.




Kubrick’in bütün sanatsal ustalığını konuşturduğu, mükemmeliyetçi yapısını ve keskin zekasını gözler önüne serdiği, Peter Sellers’in bana göre dünya sinema tarihinin en başarılı performanslarını tek başına sergilediği, her sahnesinde büyük bir “taşlama” sanatının konuştuğu, atom bombası ve dünya savaşı gibi çok ciddi konuları kahkahalar eşliğinde tartıştıracak şekilde mükemmel bir senaryoya ve kurguya sahip olan Dr. Strangelove henüz gösterime girmeden büyük tartışmalara neden olmuştu. Amerika’da sert bir muhalefet ile karşılaşmıştı. Neyse ki Kubrick filmi İngiltere’de çekiyordu. Film gösterime girdiğinde sert tartışmalar daha da alevlendi, filme ilgi büyüktü ve bunun yanında tepkiler günden güne artıyordu. Hala en çok konuşulan filmlerin başında gelir Dr. Strangelove. Ancak soğuk savaşın bitişi, sinemanın tüm dünyaya yayılması, sansürlerin ve sınırların psikolojik olarak kaldırılması sonucunda Dr. Strangelove bir başyapıt niteliği kazanmıştır.
Okuduğum bir makaleden şöyle bir alıntı yapmak istiyorum

 “Gösterime girip de tartışma yaratmayan bir Kubrick filmi olmadı… Film afişe çıkar, bazıları çok ağır eleştirir, yerden yere vurur, aradan on yıl geçer, film başyapıt ilan edilir” Sidney Polack

Başkan Muffley:

“Aloo?... Dimitri, merhaba… Seni iyi duyamıyorum, müziği bir parça kısabilir misin lütfen?.. Hah, böyle çok daha iyi… Evet, seni şimdi gayet iyi duyabiliyorum Dimitri. Sesin temiz, net ve gayet iyi geliyor. Benimki de iyi geliyor, değil mi?.. İyi öyleyse, harika, senin dediğin gibi ikimizinki de gayet iyi geliyor. Güzel… İyi olman harika ve… ve ben de iyiyim... Sana tüm kalbimle katılıyorum Dimitri, iyi olmak harika bir şey… Şimdi, Dimitri, dinle bir saniye… hani hep bombayla ilgili bir terslik olma ihtimalini konuşurduk ya... Bomba diyorum Dimitri, hidrojen bombası. Şimdi… Olan şey.. tam da bu… Üs komutanlarımızdan biri, bir tür… nasıl desem… kafayı biraz oynatmış… Bilirsin böyle şeyleri… Birazcık… Gitmiş, tuhaf bir şey yapmış... Ne yaptığını sana söyleyeceğim Dimitri… Uçaklarına sizin ülkeye saldırma emri vermiş… Bitirmeme izin ver Dimitri… Ben nasıl hissediyorum sence?.. Seni niye arıyorum ki, öylesine arkadaşça muhabbet etmek için mi?.. Canım tabii ki seninle sohbet etmek hoşuma gidiyor. Tabii ki sana merhaba demek çok güzel. Sadece şimdi değil, her zaman güzel, Dimitri…”
....
"Ben de üzgünüm, Dimitri… Çok üzgünüm… Tamam, sen benden daha üzgünsün, ama ben de üzgünüm… Ben de senin kadar üzgünüm, Dimitri! Senin benden daha üzgün olduğunu söyleme çünkü ben de senin kadar üzgün olma kapasitesine sahibim… Demek ki ikimiz de çok üzgünüz, anlaştık mı?... Tamam, anlaştık.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder