#15 The Hobbit : An Unexpected Journey – 2012



Yönetmen : Peter Jackson
Martin Freeman, Ian McKellen, Richard Armitage, Ken Stott
Fantastik, Uyarlama, Macera


Yüzüklerin Efendisi’nin hem büyük bir gişe başarısı yaşaması hem de sinema dünyasında kendine çok saygın bir yer edinmesi sonrası sıklıkla “The Hobbit” kitabının da filminin çekileceğinin dedikoduları yayıldı. Her dedikodu Yüzüklerin Efendisi hayranlarını heyecanlandırdı. Nihayet yapımcılar Hobbit’in de bir üçleme şeklinde çekileceğini ve yönetmeninin de Peter Jackson olacağını açıkladıklarında Orta Dünya hayranları çok mutlu olmuştu. Ben de öyle.

Shire’ı ve hobbitleri özlemiştim. Gandalf’i de. Ayrıkvadi’yi yeniden göreceğimi biliyordum. Üstelik bu sefer hikayenin büyük bir kısmı Orta Dünya’da daha önce görmediğimiz yerlerde geçecekti. Daha önce sinema perdesinde görmediğim yeni orta dünya kahramanlarını tanıyacaktım. Ancak içimde bir kuşku vardı; The Hobbit’in hikayesinden nasıl bir üçleme çıkacaktı ki? Kitap Yüzüklerin Efendisi’ne oranla çok daha inceydi. Üçleme acaba biraz zorlama mı olmuştu? Peter Jackson ismine de güveniyordum ama yapımcıların daha çok para kazanma hırsına bu sefer engel olabilecek miydi?

The Hobbit : An unexpected Journey korkularımı dindirdi. Hikaye kitapta işlendiği gibi bir masal havasında başlamıştı ve karakterler muazzam canlandırılmıştı. Yüzüklerin Efendisi’ndeki Orta Dünya yeniden canlanmıştı. The Hobbit’in özelliği sayesinde daha masalsı bir hava vardı ancak Gandalf hala oradaydı. Üstelik Bilbo’nun gençliği ile tanışmıştık. Macera başlıyordu.

Bilbo Baggins her Shire’lı Baggins gibi yemeğe, keyfe ve pipoya düşkün bir Hobbit’dir. Bir gün kapısında tanımadığı bir büyücü ile karşılaşır. Büyücü Gandalf tuhaf konuşmaktadır ve Bilbo’yu bir başkası sanmaktadır. Gandalf uzaklaştığında rahatlayan Bilbo akşam ise davetsiz misafirlere ev sahipliği yapmak zorunda kalacaktır.

“Bilbo, izin ver seni Fili, Kili, Oin, Gloin, Dwalin, Balin, Bifur, Bofur, Bombur, Dori, Nori, Ori ve grubumuzun lideri Thorin Meşekalkan ile tanıştırayım.”

Cüceler çıldırmış gibi yemek yemekte ve tuhaf bir plandan bahsetmektedir. Daha da tuhaf olan ise Bilbo’nun planın en önemli kişisi olmalıdır. Arkentaşı’nın akıbeti onun ellerindedir.



 “Unutma, asıl cesaret can almak değil birini kurtarmaktır.”

Bir başka yolculuk daha. Bu sefer başka bir Baggins’e umutlar bağlanmış durumda. Shire’da başlayan yolculuk yalnız dağ ve Erebor’da sona erecektir. Ve Yalnız Dağ’da eski çağlardan kalma kadim Smaıg onları pek de hoş karşılamayacaktır.





Hobbit : The Unexpected Journey serinin en iyi filmi olarak göze çarpıyor. Kitaba sadık olmasının yanı sıra, Orta Dünya tarihine de sadık. Thorin Meşekalkan’ın hikayesini, üç büyük trolün taş kesilişini, yüzüğün Bilbo tarafından bulunuşunu ve Bilbo ile Gollum’un bilmece oyununu büyük bir keyifle perdede görüyoruz. Gandalf, Saruman ve Galadriel hanım ve Elrond Bey ve Ayrıkvadi. Orklar, warglar, goblinler ve Kartallar!

Saruman şerrin mutlak bir güç ile bastırılabileceğine inanır. Lâkin ben başka bir şey keşfettim. Minicik şeylerin, sıradan bir halkın yaşamlarının bile şerri uzaklaştırdığını gördüm. Naçizane aşkların ve nezâketin…”

Peter Jackson Orta Dünya’da geçen bir hikayeyi yönetecek tek kişiydi ve seri yine çok iyi başlamıştı. Atmosfer, karakterler, mekanlar, şarkılar, gerilim ve maceranın dozu. Her şey yerli yerindeydi ancak Yüzüklerin Efendisi’ne oranla daha fazla CGI göze çarpıyordu. Bu muazzam hikayenin tek rahatsız edici unsuru gibi gözükse de serinin diğer filmlerinde yüzüklerin efendisi hayranlarını üzecek hatta kızdıracak daha fazla gariplikler yaşanacaktı. Ancak her şeye rağmen yeniden Orta Dünya’da olmak mükemmel bir duyguydu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder