Yönetmen : Peter Jackson
Martin Freeman, Ian McKellen, Richard Armitage, Ken Stott
Fantastik, Uyarlama, Macera
Yüzüklerin Efendisi’nin hem büyük bir gişe başarısı yaşaması
hem de sinema dünyasında kendine çok saygın bir yer edinmesi sonrası sıklıkla
“The Hobbit” kitabının da filminin çekileceğinin dedikoduları yayıldı. Her
dedikodu Yüzüklerin Efendisi hayranlarını heyecanlandırdı. Nihayet yapımcılar
Hobbit’in de bir üçleme şeklinde çekileceğini ve yönetmeninin de Peter Jackson
olacağını açıkladıklarında Orta Dünya hayranları çok mutlu olmuştu. Ben de
öyle.
Shire’ı ve hobbitleri özlemiştim. Gandalf’i de. Ayrıkvadi’yi
yeniden göreceğimi biliyordum. Üstelik bu sefer hikayenin büyük bir kısmı Orta
Dünya’da daha önce görmediğimiz yerlerde geçecekti. Daha önce sinema perdesinde
görmediğim yeni orta dünya kahramanlarını tanıyacaktım. Ancak içimde bir kuşku
vardı; The Hobbit’in hikayesinden nasıl bir üçleme çıkacaktı ki? Kitap
Yüzüklerin Efendisi’ne oranla çok daha inceydi. Üçleme acaba biraz zorlama mı
olmuştu? Peter Jackson ismine de güveniyordum ama yapımcıların daha çok para
kazanma hırsına bu sefer engel olabilecek miydi?
The Hobbit : An unexpected Journey korkularımı dindirdi.
Hikaye kitapta işlendiği gibi bir masal havasında başlamıştı ve karakterler
muazzam canlandırılmıştı. Yüzüklerin Efendisi’ndeki Orta Dünya yeniden
canlanmıştı. The Hobbit’in özelliği sayesinde daha masalsı bir hava vardı ancak
Gandalf hala oradaydı. Üstelik Bilbo’nun gençliği ile tanışmıştık. Macera
başlıyordu.
Bilbo Baggins her Shire’lı Baggins gibi yemeğe, keyfe ve
pipoya düşkün bir Hobbit’dir. Bir gün kapısında tanımadığı bir büyücü ile
karşılaşır. Büyücü Gandalf tuhaf konuşmaktadır ve Bilbo’yu bir başkası
sanmaktadır. Gandalf uzaklaştığında rahatlayan Bilbo akşam ise davetsiz
misafirlere ev sahipliği yapmak zorunda kalacaktır.
“Bilbo, izin ver seni Fili, Kili, Oin, Gloin, Dwalin, Balin, Bifur, Bofur, Bombur, Dori, Nori, Ori ve grubumuzun lideri Thorin Meşekalkan ile tanıştırayım.”
Cüceler çıldırmış gibi yemek yemekte ve tuhaf bir plandan
bahsetmektedir. Daha da tuhaf olan ise Bilbo’nun planın en önemli kişisi
olmalıdır. Arkentaşı’nın akıbeti onun ellerindedir.
“Unutma, asıl cesaret can almak değil birini kurtarmaktır.”
Bir başka yolculuk daha. Bu sefer başka bir Baggins’e
umutlar bağlanmış durumda. Shire’da başlayan yolculuk yalnız dağ ve Erebor’da
sona erecektir. Ve Yalnız Dağ’da eski çağlardan kalma kadim Smaıg onları pek de
hoş karşılamayacaktır.
Hobbit : The Unexpected Journey serinin en iyi filmi olarak
göze çarpıyor. Kitaba sadık olmasının yanı sıra, Orta Dünya tarihine de sadık.
Thorin Meşekalkan’ın hikayesini, üç büyük trolün taş kesilişini, yüzüğün Bilbo
tarafından bulunuşunu ve Bilbo ile Gollum’un bilmece oyununu büyük bir keyifle
perdede görüyoruz. Gandalf, Saruman ve Galadriel hanım ve Elrond Bey ve
Ayrıkvadi. Orklar, warglar, goblinler ve Kartallar!
“Saruman şerrin mutlak bir güç ile bastırılabileceğine inanır. Lâkin ben başka bir şey keşfettim. Minicik şeylerin, sıradan bir halkın yaşamlarının bile şerri uzaklaştırdığını gördüm. Naçizane aşkların ve nezâketin…”
Peter Jackson Orta Dünya’da geçen bir hikayeyi yönetecek tek
kişiydi ve seri yine çok iyi başlamıştı. Atmosfer, karakterler, mekanlar,
şarkılar, gerilim ve maceranın dozu. Her şey yerli yerindeydi ancak Yüzüklerin
Efendisi’ne oranla daha fazla CGI göze çarpıyordu. Bu muazzam hikayenin tek
rahatsız edici unsuru gibi gözükse de serinin diğer filmlerinde yüzüklerin
efendisi hayranlarını üzecek hatta kızdıracak daha fazla gariplikler
yaşanacaktı. Ancak her şeye rağmen yeniden Orta Dünya’da olmak mükemmel bir
duyguydu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder