Yönetmen : Todd Philips
Joaquin Phoenix
Uyarlama, Dram
Gotham. Arthur Fleck
adında bir genç, küçüklükten kendisine miras kalan fiziksel ve ruhsal
sorunlarla baş etmeye çalışırken bir komedyen olma hayalini beslemektedir.
Ancak Gotham’da her geçen gün artan yozlaşma ve kötülük Arthur Fleck’in zor
hayatını daha da zorlaştırmaktadır. Yaşlı ve eski umutlara sarılan annesi Penny Fleck’ten
başkası kimsesi olmayan Arthur Fleck bir kapana sıkışmaya başladığını
hisssettiğinde geçmişi ile ilgili şüpheli ve acı gerçeklerle yüzleşir.
Gotham’ın o zamanlar en önemli ailesi Wayne ailesi ile de yollarının kesişmesi
gerekecektir. Üstelik hiç istemediği
halde üç adamı öldürmek zorunda kalacaktır.
Arthur Fleck’in hayatı artık eskisi gibi olmayacaktır
"Hayatımın bir trajediden ibaret olduğunu zannederdim. Şimdi anladım ki bir komediymiş."
Joker’in sinema seyircisinin gündemine girmesi ve büyük bir
beklenti yaratması biraz ilginç oldu. Nolan’ın “Batman” serisinde Heath Ledger
tarafından canlandırılan “Joker” karakteri tüm dünyada büyük ilgi uyandırınca
yapımcılar Batman kadar Joker karakteri ile de ilgilenmeye başladılar. Heath
Ledger sonrası aynı evrende ancak farklı bir seride Joker’e hayat veren Jared
Leto oldu ama bu deneme hem Jared Leto hem de Joker için büyük bir hayal
kırıklığı oldu. Komedi filmleri ile tanınan Todd Philips’in hem senarist hem de
yönetmen olarak işe giriştiği Joker bu anlamda ilk duyurulduğunda büyük yankı
uyandırmamıştı. Joaquin Phoenix ismi ise büyük bir farklılık yaratmadı. Ancak
Todd Philips’in “Joker”i Arthur Fleck’in Joker’e evrimleşmesini anlatıyordu ve
bu “bilinmeyen” hikaye seyirciyi biraz kıpırdatmaya başladı. Üstelik sonrasında
beklenmeyen bir durum oldu ve Joker Venedik’te Altın Aslan ödülüne uzandı.
Filmin dramatik yönünün başarısı eleştirmenlerin en beğendiği yönü olurken nerdeyse
herkesin birleştiği bir konu vardı; O da Joaquin Phoenix’in kusursuz Arthur
Fleck performansı.
Uzun süredir sinema salonlarına yolu düşmeyen bir
sinemasever olarak “Joker” filmini sinemada izlemeye karar verdim. Uzun
reklamlar, kısa fragmanlar, seyir esnasında cep telefonuyla oynayan, yanındaki
ile konuşan saygısız seyirciler beni sinema salonlarından uzak tutmuştu ama
Joker’e bu şansı vermek istedim. Neyse
ki yeni yasal düzenlemelerin etkisiyle reklam belasından kurtulmuştuk ancak
sinema salonunda telefonu ile oynayan ve yanındaki ile konuşarak filmi izlemeye
gelen seyirciye haksızlık eden “hödükler” hala yerlerinde duruyordu. Bu olumsuz durum kimi zaman konsantrasyonumu
düşürse de filme ve Arthur Fleck karakterine olabildiğine yoğunlaştım.
Söylemek isterim ki; hakikaten Joker’in dramatik yapısı çok
güçlü kurgulanmış. Todd Philips’in yeniden yorumladığı Gotham şehri ile beraber fevkalade sanat yönetimi ve
Joaquin Phoenix’in kusursuz Arthur Flcek performansı da cabası. Filmin
müzikleri de film ile tamamen örtüşüyor ve filmi zenginleştiriyor. Arthur
Fleck’in dönüşümü aceleye getirilmeden sindire sindire işleniyor ve esas olarak
“kötü” bir karakter olan Joker’in durumunu seyircinin anlaması ve hatta hoşgörü
ile yaklaşması sağlanıyor. Bu esasen “ahlak” normlarına göre tehlikeli bir çaba,
iyi-kötü çatışmasında kötüye mevzi kazandıran bir uğraş ve ardından alevli
tartışmaları doğurabilecek yoğunlukta bir “anlamlı kılma” çabası ancak
sinematik evrende harikulade bir başarı. Kötü’nün sadece kötü kaldığı ve
iyi-ile kötünün arasında bir geçiş formunun bulunmadığı filmlerden farklı bir
çaba. Bu sinemanın konusu mudur? Sinema bazen şok edici de olsa farklı şeyler
söylemeli midir? Elbette öyledir.
Ancak bizim tanıdığımız ve hayran kaldığımız ve Batman ile
mücadelesine çok iyi tanık olduğumuz Joker ile Arthur Fleck’in hikayesi
arasında özellikle Wayne ilişkisi kurulduktan sonra bir zaman problemi var gibi
gelmedi değil. Joker’i bağımsız olarak düşündüğümüzde bunu anlamak biraz zor
olabilir ama Arthur Fleck karakteri artık kabul ettiğimiz Gotham zamanına pek
uymuyor gibi. Yani ya Bruce Wayne çok küçük kalmış ya da Arthur Fleck çok büyük
kalmış. Bunun yanında elbette Joker bir olay filmi değil, bir karakter filmi ve
bunda da çok başarılı ancak karakter etrafında dönen yan hikayelerin ve doğal
olarak ana hikayenin biraz basit kaçtığını düşünmüyor değilim. Hatta geleceğin
Batman-Joker çatışmasına bir motivasyon eklemek için Wayne ilişkisinin filme
biraz gadük kaldığını ve zorlama olduğunu düşünüyorum. Üstelik, Her ne kadar dramatik
yönü kuvvetli, Arthur Fleck karakterine çok ustaca yoğunlaşmış bir film olsa da
basit bir anlatısı var. “Göster, hissettir, yerine koy, duyguları yoğunlaştır,
hak ver” şeklinde formüle edilmiş bir hikaye. Diğer tüm yönleri oldukça güçlü olsa
da hikayenin bana kısır gelişi bu yüzden.
Bunun yanında henüz filmi izlememişken Joker’in “Taksi Driver”
ve The King of Komedi” ve hatta “V For Vendetta” filmlerinden beslendiğini
okumuştum. Elbette filmi izlerken ilk bakışta bunun keşfedebilmem mümkün
olmayabilirdi ancak söylenenler kesinlikle doğruydu. Bu belki de bambaşka ve
daha uzun bir yazının konusu
Film bir bulanıklık hali ile başladı, paranoyadan beslendi,
paranoyayı büyüttü ve kapanışı yaparken de tekrar bulanıklaştı. Böylesine
karaktere yoğunlaşan, karakterin dönüşümünü ve zihin dünyasını odak noktasına
alan bir filme yakışır şekilde yaptığı kapanış tam da filmin ruhuna uygundu.
Joker, oyunculuk, filmin dramatik yapısı, sabrı, yönetmenin
anlatı becerisi, görüntü yönetimi, sanat yönetimi ve müzikleri ile çok iyi bir
film. Hem süper anti kahramanlara ilgi duyan hem de sinemayı zihni geliştirici
bir aktivite gören sinema seyircisi için son yılların en iyi alternatifi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder