Yönetmen : Krzysztof Kieslowski
Juliette Binoche, Benoit Regend
Dram
Ünlü Polonyalı yönetmen Krzysztof Kieslowski’nin tüm dünyada
büyük beğeni uyandıran Renk Üçlemesi’nin ilk filmi “Mavi”.
Kieslowski, Fransa’da geçen öykülerinde Fransız bayrağının
üç rengini filmlerin ana duygusu olarak belirlemiştir. Fransız bayrağının renkleri ile ilgili çeşitli
rivayetler olsa da en yaygın görüş bu üç rengin üç sloganı temsil ediyor oluşudur; Mavi özgürlük, beyaz adalet, kırmızı ise kardeşlik. Kieslowski’nin "3 Renk" üçlemesinde yaygın olan bu görüşü benimsediği görülüyor.
Her ne kadar bu sloganlar çok “evrensel” sloganlar olsa da
Kieslowski, üç renk üçlemesinde bu sloganları kişisel hikayeler hatta kişisel
duygular üzerine inşa ediyor. Toplumun değil “bireylerin” içlerini anlatıyor.
Kieslowski’nin “Evrensel öyküler ve temalar anlatmak istiyorum, ama özel
yaşamdan parçalarla” diskurunun yansıması üçleme. Sade ancak derin filmler
yapan Kieslowski, kendine has tarzı ile
“sinemanın şairi” olarak adlandırılır. Üç renk üçlemesinde de bütün filmleri
sadedir ancak oldukça derin filmlerdir.
Mavi, serinin başlangıç filmi. Ünlü bir besteci olan
kocasını ve küçük kızını bir trafik kazasında kaybeden Julie’nin bu ağır kaza
sonrası, “özgürlüğünü” elde etme arayışını konu ediyor.
Julie, acıya
gömülmektense, kendisine yepyeni, tek başına ve özgür bir dünya kurmaya karar
verir. Julie, özgürleşmek uğruna geçmişe dair bütün izleri yok etmeye başlar
Ancak ne yaparsa yapsın ne kendi geçmişinden ne de ailesinin geçmişinden tam
olarak kurtulamaz. Julie’nin sık sık yüzdüğü havuz ve havuzun mavi rengine
attığı kulaçlar da Julie’nin “özgürleşme” arzusunun anlatıldığı
metaforlardandır.
“Şimdi yapmam gereken tek bir şey kaldı: hiçbir şey. Kendim ait hiçbir şey istemiyorum. Hatıra istemiyorum. Arkadaş, aşk istemiyorum. Bunların hepsi birer tuzak”
Mavi rengin ağırlığını hissettiğimiz kadrajlar, an’lar ve
eşyalar ile ilerleyen Julie’nin
özgürleşme hikayesi, giderek tıkanmaya
ve imkansızlaşmaya başlar.
Kieslowski’nin durgun, içe dönük ve olaylardan daha çok olaylara verilen
tepkiler üzerinden ördüğü “Mavi” derinliği olan büyük bir film. Ancak Kieslowski
bu durgun, içe dönük ve derin filmi “merak” unsuru ile sürekli canlı tutuyor.
“Mavi” akıp giden bir film değil ama bir şekilde kararlı bir şekilde akan bir
film.
Julie’nin trajik kaza sonrası bir şekilde ilişkide bulunmak
zorunda olduğu insanlardan “özgürlüğü” adına uzak durmak istemesi ancak bir
şekilde o insanların her defasında bir şekilde karşısına çıkması, geçmişi ve
ailesini unutmak için verdiği çabanın, tek bir gerçek ile alt üst olması… Ne
kadar kaçarsan kaç, asla gerçek bir özgürlüğü bulmak mümkün değil, der gibi.
Juliet Binoche’nin görkemli oyunculuğu, Kieslowski’nin aklı
ve mavi kamerası, klasik müziğin cezbedici güzellliği ile “Mavi”
sinemaseverlerin haklı övgülerine mazhar oluyor. Ancak belirtmekte fayda var:
Kieslowski sinemasına biraz uzak olanlar, ya da ilk kez bir Kieslowski filmi
izleyenler için Mavi, hazmı zor bir film. Hazmetmekte kararlı olanlar, filmi
“hikayeden” daha öte yanlarıyla görmeye çalışanlar için “Mavi” diğer Kieslowski
filmleri için de çok önemli bir anahtar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder