#353 Trois Couleurs: Bleu - 1993



Yönetmen : Krzysztof Kieslowski
Juliette Binoche, Benoit Regend
Dram


Ünlü Polonyalı yönetmen Krzysztof Kieslowski’nin tüm dünyada büyük beğeni uyandıran Renk Üçlemesi’nin ilk filmi “Mavi”.
Kieslowski, Fransa’da geçen öykülerinde Fransız bayrağının üç rengini filmlerin ana duygusu olarak belirlemiştir.  Fransız bayrağının renkleri ile ilgili çeşitli rivayetler olsa da en yaygın görüş bu üç rengin üç sloganı temsil ediyor oluşudur; Mavi özgürlük, beyaz adalet, kırmızı ise kardeşlik. Kieslowski’nin "3 Renk" üçlemesinde  yaygın olan bu görüşü benimsediği görülüyor.



Her ne kadar bu sloganlar çok “evrensel” sloganlar olsa da Kieslowski, üç renk üçlemesinde bu sloganları kişisel hikayeler hatta kişisel duygular üzerine inşa ediyor. Toplumun değil “bireylerin” içlerini anlatıyor. Kieslowski’nin “Evrensel öyküler ve temalar anlatmak istiyorum, ama özel yaşamdan parçalarla” diskurunun yansıması üçleme. Sade ancak derin filmler yapan Kieslowski,  kendine has tarzı ile “sinemanın şairi” olarak adlandırılır. Üç renk üçlemesinde de bütün filmleri sadedir ancak oldukça derin filmlerdir.

Mavi, serinin başlangıç filmi. Ünlü bir besteci olan kocasını ve küçük kızını bir trafik kazasında kaybeden Julie’nin bu ağır kaza sonrası, “özgürlüğünü” elde etme arayışını konu ediyor.
Julie,  acıya gömülmektense, kendisine yepyeni, tek başına ve özgür bir dünya kurmaya karar verir. Julie, özgürleşmek uğruna geçmişe dair bütün izleri yok etmeye başlar Ancak ne yaparsa yapsın ne kendi geçmişinden ne de ailesinin geçmişinden tam olarak kurtulamaz. Julie’nin sık sık yüzdüğü havuz ve havuzun mavi rengine attığı kulaçlar da Julie’nin “özgürleşme” arzusunun anlatıldığı metaforlardandır.



“Şimdi yapmam gereken tek bir şey kaldı: hiçbir şey. Kendim ait hiçbir şey istemiyorum. Hatıra istemiyorum. Arkadaş, aşk istemiyorum. Bunların hepsi birer tuzak”

Mavi rengin ağırlığını hissettiğimiz kadrajlar, an’lar ve eşyalar  ile ilerleyen Julie’nin özgürleşme hikayesi, giderek tıkanmaya ve imkansızlaşmaya başlar.

Kieslowski’nin durgun, içe dönük  ve olaylardan daha çok olaylara verilen tepkiler üzerinden ördüğü “Mavi” derinliği olan büyük bir film. Ancak Kieslowski bu durgun, içe dönük ve derin filmi “merak” unsuru ile sürekli canlı tutuyor. “Mavi” akıp giden bir film değil ama bir şekilde kararlı bir şekilde akan bir film.

Julie’nin trajik kaza sonrası bir şekilde ilişkide bulunmak zorunda olduğu insanlardan “özgürlüğü” adına uzak durmak istemesi ancak bir şekilde o insanların her defasında bir şekilde karşısına çıkması, geçmişi ve ailesini unutmak için verdiği çabanın, tek bir gerçek ile alt üst olması… Ne kadar kaçarsan kaç, asla gerçek bir özgürlüğü bulmak mümkün değil, der gibi.


Juliet Binoche’nin görkemli oyunculuğu, Kieslowski’nin aklı ve mavi kamerası, klasik müziğin cezbedici güzellliği ile “Mavi” sinemaseverlerin haklı övgülerine mazhar oluyor. Ancak belirtmekte fayda var: Kieslowski sinemasına biraz uzak olanlar, ya da ilk kez bir Kieslowski filmi izleyenler için Mavi, hazmı zor bir film. Hazmetmekte kararlı olanlar, filmi “hikayeden” daha öte yanlarıyla görmeye çalışanlar için “Mavi” diğer Kieslowski filmleri için de çok önemli bir anahtar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder