Yönetmen : Tate Tylor
Viola Davis, Emma Stone, Octavia Spencer, Bryce Dallas Howard
Dram, Komedi
Kathryn Stockett’in aynı adlı romanından uyarlanan filmde 1960’lı yılların ırkçı Amerikası tasvir
ediliyor. Tate Taylor’ın yönettiği The Help ırkçılık karşıtı, güçlü, sarsıcı ve
yer yer eğlendirici bir film.
Hikaye 4 kadın etrafında dönüyor; İyi bir eğitim almış,
beyaz, zengin ve yazar olmak isteyen Eugenia Phelan; Bakıcılık yaptığı
çocuklara gözü gibi bakan Aibileen Clark; Çikolatalı pastası dillere destan bir
diğer hizmetçi Minny Jackson. Ve kötülüğün vücut bulmuş beyaz hali Hilly Holbrook
“Ben olmanın nasıl bir şey olduğunu daha önce kimse sormamıştı bana”
Eugeniea, yazarlık kariyerine yerel bir gazetede temizlik
tavsiyeleri veren bir köşe bularak başlar. Bu konu ile ilgili en iyi yardımı
alacağı kişi ise hiç şüphesiz Aibileen’dir. Zamanla ikisinin konuşmaları farklı
bir boyut alır. Eugeniaa, yaşadığı yerdeki korkunç ırkçılığı, ırkçılığa uğrayan
insanların ağzından dinler… Aklına bir fikir gelir. Bu yaşanan dramı
kitaplaştırmak. İşi hiç zor olmayacaktır. Aibileen’e ise destek verecek kişi
Minny Jackson’dır. Elbette bu projeyi
gizli tutmak zorundadırlar. Eugienna bir şekilde kendini kurtarır ama küçük bir
ihbarla bile hapsi boylama tehlikesi yaşayan siyahi hizmetçilerin
kaybedecekleri çok daha büyüktür. Kazanacakları da.
Filmi izlediğimde Aibileen ve Minny Jackson’ın
oyunculuklarını büyüleyici buldum. Nitekim kısa bir araştırma sonucunda
Aibileen rolüyle Viola Davis’in En iyi Kadın Oyuncu ödülüne aday olduğunu,
Minny Jackson rolüyle Octavia Spencer’in ise En iyi yardımcı kadın oyuncu
ödülünü kapmış olduğunu gördüm. Kesinlikle çok hakedilmiş bir ödül. Emma Stone
ise cici kız rolünden kurtulamamış ama Eugeena karakterine çok uygun olmuş.
Amerikan tarihinin kendi ile yüzleşmesini, kendini
sorgulamasını ve özellikle ırkçılık boyutunda nasıl da “alçak” beyazlara sahip
olduğunu göstermesi açısından önemli, anlatım dili ve oyunculukla ile
etkileyici bir film. Film zor bir hikaye anlatırken, keskin bir ayrımı yapmaktan
geri durmamış, açıkçası bu “taraflı” bakış filmin ruhuna son derece uygun.
Filmdeki beyaz karakterlerin tamamı karikatürize iken siyahi karakterlerin
tamamı oldukça gerçek. Sadece hikaye ile değil, karakterler ile de net bir
vuruş yapmış Tate Tylor. Eline sağlık. Filmin görüntü yönetmeni Stephen Goldblatt'ın da hakkını yemeyeyim. Muazzam güzel bir iş çıkarmış.
Filmi izlemeye başlayınca aklımda bir fotoğraf karesi
belirdi. Beni çok etkilediği için kişisel arşivime koyduğum bu fotoğraf 1957
yılında ABD’de Douglas Martin tarafından çekilmişti.
ABD'de sadece beyaz öğrencilerin devam ettiği Harry Harding Lisesi'ne
kabul edilen ilk siyah öğrencilerden Dorothy Counts'ın okuldaki ilk günü.
Tacizlere sadece 4 gün dayanabilmişti.
Godart'ın da dediği gibi “Fotoğraf gerçektir, sinema saniyede 24 kare gerçektir.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder