#80 Hugo – 2011



Yönetmen : Martin Scorsese
Asa Butterfield, Ben Kingsley, Chloe Grace Moretz, Sacha Baron Cohen
Macera, Dram



Martin Scorcese’nin en aydınlık, en hızlı ve en huzurlu filmi.

Sinemanın en önemli başlangıç kahramanlarından Georges Melies’e bir saygıduruşu niteliğindeki film Hugo Cabret adında, babasını kaybettikten sonra bir tren istasyonunda yaşamaya başlayan çocuğun, babasının hatıralarından  beslenerek, babasının bıraktığı otomaton’u tamir etme çabası etrafından başlıyor ve Geroges Melies’in filmlerine kadar uzanıyor.

Hugo, babasının ölümü ve amcasının onu zamansız terkedişinden sonra Paris tren istasyonunda, İstasyon Şefi’ne yakalanmadan bir hayat yaşamaya başlar. Babasından kalan otomatonu tamir etmek için de tren istasyonunda oyuncak dükkanı olan Georges amcanın oyuncaklarını yürütür. Maksat oyuncaklar değil, oyuncakların içindeki mekanik parçalardır. Bir gün özel bir parça alacakken Georges amcaya yakalanır ve onun için çok önemli olan not defterini Georges amcaya vermek zorunda kalır. Hugo artık hem not defterini yeniden alabilmenin, hem otomatonu çalıştırmanın hem de İstasyon Şefi’ne yakalanmadan bunları yapabilmenin bir yolunu bulmalıdır. Ona İsabelle yardım edecektir.



Hikaye ilerledikçe, sinema tarihinin başlangıcına, Lumierre Kardeşler’e, Georges Melies’e ve Georges Melies filmlerine, Birinci Dünya Savaşı öncesi ve sonrasına, savaşın insanlar üzerinde bıraktığı etkilere, ve kimsesizlik üzerine eğlenceli, acı, duygulu bir bütün oluşmaya başlayacaktır.
“Sonra savaş patlak verdi. Bu gençlik ve umutların da sonuydu. Artık dünyanın sihirbazlığa ve film gösterilerine ayıracak zamanı yoktu. Geriye dönen askerler, filmlerinden sıkılacak kadar gerçekliğe tanık olmuşlardı. Zevkler değişmişti ve ben onlara ayak uyduramamıştım…”


Georges Melies rolünde Ben Kingsley, Hugo Cabret rolünde ise Asa Butterfield var.  Tuhaf ve çok konuşulan komedi filmlerine imza atan ve özellikle “Borat” karakteri ile tanınan komedi oyuncusu Sacha Baron Cohen ise İstasyon Şefi rolünde. Hepsi de çok başarılı

Scorsese filmlerinden alışık olduğumuz ağır temponun esamesi bile okunmuyor “Hugo”da. Film hızla başlayıp, tempo ile devam ediyor ve harikulade bir sonla kapanışı yapıyor. Her ne kadar filmin büyük çoğunluğu kapalı bir mekan olan tren istasyonunda, tren istasyonunun tepesinde bulunan saat mekanizmalarının arasında geçse de anlattığı hikaye ve anlatış biçimi bakımından çok aydınlık ve huzurlu bir film.

Sinema ile ilgili eğitim alan ya da sinema tarihine ilgi duyanların sıklıkla duyduğu ve okuduğu Lumierre Kardeşler’e ve Georges Melies’e rastladığımız Hugo bu yönüyle de oldukça özel bir film.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder