Yönetmen : Peter Jackson
Ian McKellen, Elijah Wodd, Viggo Mortensen, Orlando Bloom, Cate Blanchet, Liv Tyler, Sean Astin
J.R.R Tolkien’in yarattığı Orta Dünya’nın en görkemli
hikayelerinden birisi olan Yüzüklerin Efendisi sinemaya aktarılacak haberleri üzerine yaşadığım
sevinci, “Brotherhood of the Wolf” filminden önce Bahçelievler On sinemasında
izlediğim fragman karşısında yaşadığım şaşkınlıkla karışık hayranlığımı bugün
dahi çok net bir şekilde hatırlıyorum. Lise yıllarımda soluksuz okuduğum
maceranın birinci kitabı The Fellowship of The Ring, 2001 yılında
sinemalardaydı. Yönetmenlik koltuğunda Peter Jackson, Gandalf rolünde Ian
Mckellen, Frodo Baggins rolünde ise Elijah Wood.
Galadriel’in anlatımıyla Sauron’u, İsildur’u, güç yüzüğünün
ele geçirilişini, muhteşem bir savaş sahnesiyle izledikten sonra Hobbitlerin
Shire’ını tam da hayal ettiğimiz güzellikte bulduk filmde. Bilbo Baggins ve
Samwise Gamgee ile tanıştık. Sonrasında yüzük tayfları, Aragorn, Ayrıkvadi, Legolas,
Gimli ve Arwen. Tom Bombadil yoktu ama filmde. Azıcık bir burukluk vardır hala
içimde.
"İçinizden en az yarısını arzuladığımın yarısı kadar bile tanımıyorum ve yarınızdan azını hak ettiğinizin ancak yarısı kadar sevebiliyorum."
Saruman’ın
ihanetini, Caradhras’ın öfkesini, Moria’nın bilinmezliğini gördük beyaz
perdede. Balrog’un karşısına geçtik ve “You Sholl Not a Pass” diye haykırdık.
Gandalf’ın düşüşünü de gördük
"Yaşayan pek çok kişi ölümü hak eder. Ölülerden bazıları da yaşamı. Yaşamı onlara verebilir misin? Ölüm hakkında karar vermekte aceleci olma. En bilgeler bile her sonucu bilemez"
Tarihin en büyük edebi eserlerinden birisi olan, fantastik
edebiyatın başlangıcı sayılan bir hikayeden böyle başarılı bir sinema
uyarlaması gelmesi muhteşemdi. Birkaç
eksiklik haricinde neredeyse kusursuzdu. Yeni Zelanda’da kurulan set ile Orta
Dünya’nın atmosferi başarılı bir şekilde yansıtılmıştı, oyunculukların devasa
performansı her sahnedeydi. Ve Howard Shore’un mükemmel müzikleriyle sinema
dünyasının kilometre taşlarından bir tanesi yaratılmıştı adeta.
Shire’dan başlayan, Ayrıkvadi’de mola veren, Caradhras’ın
zirvesinden, Moria’nın derinliklerine oradan Lothlorien’e ve elbette Caladriel’in
aynasına uzanan yüzük kardeşliğinin yolculuğunu kaç defa izledim sayısını
hatırlamıyorum. Ama her seferinden yeniden büyük bir heyecanla ve büyük bir
mutlulukla izlemiş olmak gerçekten de yaratılan eserin muhteşemliğini ortaya
koyuyor.
Film neredeyse kusursuz demiştik ya hani. Filmin her
saniyesinde, her karesinde bu kusursuzluğu görmek mümkünken özellikle savaş
sahnelerinde Peter Jacskon zirve yapmıştı Yüzük Kardeşliği’nde . Bu hünerini
daha sonra Miğfer Dibi Savaşı’nda ve Orta
Dünya’nın gördüğü en muazzam savaş olan Pelennor Savaşı’nda bize bir kez daha
gösterecekti elbette.
Hikayenin sonunda Frodo ve Sam Gondor’un karanlığına doğru
yol alırken, Aragorn, Legolas ve Gimli’nin de payına Uruk Hai’lerin peşine
düşmek kalmıştı.
Sırada iki kule vardı ve bu bir sene nasıl geçecekti!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder