Yönetmen : Joon-ho Bong
Chris Evans, Kang-ho Song, Tilda Swinton, Ed Harris
Aksiyon, Bilimkurgu
Joon-ho Bong’un derinliği olan, sert vurgular yapan,
yönetmenlik tarzından izler taşıyan, hakkı pek verilmeyen post-apokaliptik
türündeki şahane filmi.
2014 yılında insanlar doğaya müdahale ederler. Küresel
ısınmayı engellemek isterler ancak bu müdahale dünyanın buz çağına dönmesine
neden olur ve bütün hayatı dondurur. Hayatta sadece bir trende sınıflara
ayrılmış olarak yaşayan insanlar kalır. Wilford Treni olarak adlandırılan bu
tren hiç durmadan dünyayı dönmekte ve içinde yaşayanlara hayat vermektedir.
Ancak trenin son vagonunda yaşayan insanlar için durum hiç iç açıcı değildir.
Şiddet görmektedirler, cezalandırılmaktadırlar, çocukları nedensiz yerden
ellerinden alınmaktadır ve sadece protein çubukları ile beslenmektedirler. Bir
çok kez bu durumu tersine çevirmek için ayaklanma çıkarırlar ancak her
seferinde başarısız olurlar.
“Ayakkabılar başa takılır mı? Hayır, takılmaz! Şapka başa, ayakkabı ayağa takılır. İşte sizler ayakkabısınız ve bizler ise şapkalarız. Sizler hep ayaklarda kalacakken bizler hep başa takılacağız."
"Eğer insanları kendi başlarına bırakırsak kaos çıkar birbirlerini yok ederler. Ben onları kendilerinden koruyorum ”
Ancak trenin son vagonunda yaşayan yolcular yeni devrim
hayalleri yapmaktan geri kalmayacaktır. Gilliam’ın bilgeliğinde ve Curtis’in
önderliğinde yeni bir devrim hazırlığı çoktan başlamıştır bile. Amaç trenin
vagonlarını ele geçirmek değildir artık. Lokomotifi ele geçirmek ve Wilford’un
düzenini alaşağı etmektir. Bu planda en önemli insanlardan birisi de Namgong
olacaktır.
"Geçmişteki devrimler, lokomotifi ele geçiremediğimiz için başarısız oldu. Bu sefer lokomotifi ele geçireceğiz”
Le Transperceneige adlı Fransız çizgi romanından uyarlanan
filmde önemli oyuncular rol alıyor; Chris Evans, Kang-ho Song, Tilda Swinton,
Ed Harris. Özellikle Tilda Swinton ve Kang-ho Song harika performanslar sergiliyor.
Joon-ho Bong’un yönetmenlik tarzından izler taşıyan film,
hem işlenişi hem derinliği hem de müthiş finali ile çok özel bir film. Siyasi,
ekonomik, sosyolojik ve hatta felsefik derinlikler taşıyan bu yönde hem apaçık
hem de derin mesajlar veren film, karikatürize karakterlerle beslenmekten geri
kalmadan müthiş bir sistem eleştirisi yapıyor.
Film giriş, gelişme, sonuç düzleminde eş zamanlı bir şekilde
ilerliyor. Ayaklanmanın hazırlığı, sebepleri, yöntemi konusunda izleyici de
ikna edildikten sonra aksiyon kısmı başlıyor. Sopalar, bıçaklar, baltalar,
mızraklar konuşmaya başlıyor ve kan akıyor. Ancak bu kanlı bölüm şablon olarak
Kore Sinemasından izler taşıyor olsa da içerik olarak hayli zayıf kalıyor.
Filmin belki de tek eksi yönü; bu sahnelerde aksiyonun tam anlamıyla
gerçekleşmemesi, seyircinin beklediği mükemmelliğe erişememesi.
Finalinde ise hem devrimciler hem de izleyiciler ufak bir şok
yaşıyorlar. Konformizm, denge ve sistemin devamlılığı gereksinimi ağırlığını
koymaya başlıyor. Artık baltalar, bıçaklar ya da otomatik silahlar değil aklın
ve vicdanın savaşı başlıyor. Başka bir yol var mı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder