Yönetmen : Stanley Kubrick
Matthew Modine, Vincent D'onorfio, R. Lee Ermey
Kusursuz bir Kubrick filmi. Vietnam
savaşının askerleri insanlıktan çıkartan etkilerine odaklanmış.
Johny Wright’ın “Hello
Wietnam” adlı şarkısıyla açılan film
genç Amerikan deniz piyadelerinin kafalarının kazınması ile öyküsüne başlıyor.
Tam da bu sırada filmin ana karakteri Joker (Modine) ile tanışıyorsunuz. Joker,
Pyle (D’Onorfio) ve diğer deniz piyadesi acemilerinin zorlu, yıpratıcı
eğitimlerine ve bu eğitimler sırasında insanlıktan yavaş yavaş nasıl
çıktıklarına şahit oluyorsunuz.
Hayatta kalmak için yapmaları ve yapmamaları gerekenleri Çavuş Hartman
tarafından kendine özgü, sert ve acımasız yöntemlerle öğrenmeye başlayan
askerler birer “ölüm makinasına” dönüşmeye başlıyorlar. İşin ilginç yanı
“öldürme” ve “yaşama” yeteneği en kısır asker olarak öne çıkan Pyle filmin ilk
bölümüne ölüm ve yaşam olarak ilk damgayı vuruyor. Filme ismini veren replikte
Pyle’nin ağzından dökülüyor “Full Metal Jacket”.
Filmin ilk bölümünde hiç kan
akmamasına rağmen, ikinci yarısında oldukça fazla kana şahit oluyor
izleyiciler. İkinci bölüm Vietnam sokaklarında başlarken bu kez fonda Nancy
Sinatra’nın “These boots are made walking”
şarkısını duyuyoruz.
Birer ölüm makinesine dönüşen
askerler bu sefer Vietnam’da en iyi yaptıkları işi yapmaya başlıyorlar.
Ölüyorlar ve öldürüyorlar. Kahramanımız Joker, göğsünde barış işareti,
kafasında “Kill Was Born” –Öldürmek İçin Doğdum- kasketiyle ikilemi gözler önüne sererken, tüm
sinema izleyicilerinin aşina olduğu ve insanları yeniden ve yeniden düşündüren
repliğini haykırıyor ortaya
“Ölüler tek bir şeyi bilir, canlı
olmak daha iyidir”.
Görkemli savaş sahneleriyle, akan
kanın bolluğuyla, ve ölülerin dilinden anlatmaz Kubrick savaşın dehşetini. O
yüzden izlerken akan kanın kokusunu da alamazsınız, yanmış etin kokusunu da.
Bambaşka bir yerden anlatır Kubrik savaşın korkunçluğunu. Karakterlerle. Film
başladığı yere döner bitişinde. Ölüme.
Filmi bitiren ölüm sahnesinin kaç
farklı anlamda yorumlanabileceği tamamen izleyicinin düşüncesine ve
inisiyatifine bırakılmış gibidir. Kubrick filmlerinin o keskin olmayan
tarafının bir başka yansımasıdır bu son. Finalde çalan Rolling Stones’un “Paint
it Black” şarkısıyla bu kusursuz filme elveda derken, filmin anlattıklarıyla
baş başa kalırsınız. Filmle ilgili en çarpıcı replikleri ise şu şekilde kazıdım
aklıma;
Çok sertim, ama adilim!
Irklar arasında ayırım yapmam.
Zencileri, yahudileri ve italyanları aşağılamam.
Burada hepiniz aynı ölçüde değersizsiniz!
Bana, sevgili deniz kuvvetlerimizi kıçını toplayamayan beceriksizlerden kurtarmam emredildi.
Anladınız mı pis herifler?
Siktirin! sizi duyamıyorum!”
“Tuvaletleri öyle bir temizleyin ki Meryem Ana bile işeyebilsin.”
"Ruhunuz tanrıya ait olabilir ama götünüz(vücudunuz) orduya aittir"
"Bizim özgürlüğümüzü alıp onlara verdiler. Onlarsa istemediler. Özgür olacaklarına canlı kalsalar daha iyiydi."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder