Yönetmen : Nikita Mikhalkov
Nikita Mikhalkov, Oleg Menshikov, Nadezha Mikhalkov
Nikita Mikhalkov’un devrim güneşinden kavrulanlara ithaf ettiği
“Utomlyonnye Solntsem - Burnt by the Sun- Güneş Yanığı” tam
anlamıyla bir Nikita Mikhalkov filmi. Senaryosu Mikhalkov’un bir
öyküsünden uyarlanmış, başrolde Nikita Mikhalkov var, filminde evin küçük kızı
Nadya/Nadine rolünde de oynayan Mikhalkov’un kızı. Bunları yapan adam bir de
yönetmen koltuğuna oturmuş ki, nerdeyse bütün kategorilerde kusursuz bir
performans sergilemiş.
Sovyet Rusya’da Stalin döneminde geçiyor olay (1936). Stalin’in sadık adamı Yoldaş Kotov ; eşi, şirin kızı ve kocaman ailesiyle huzurlu bir Pazar günü yaşamak niyetindedir. Ancak beklediği gibi olmaz o Pazar günü. Civarında yaşadığı köylülerin tarlalarını askerlerden kurtarmayı başarır ancak eve gelen davetsiz misafirin etkisiyle sarsılır. Davetsiz misafirin hikayeleri ile sizde konunun iyice netleşmeye başladığını öğreniyorsunuz.
Sovyet Rusya’da Stalin döneminde geçiyor olay (1936). Stalin’in sadık adamı Yoldaş Kotov ; eşi, şirin kızı ve kocaman ailesiyle huzurlu bir Pazar günü yaşamak niyetindedir. Ancak beklediği gibi olmaz o Pazar günü. Civarında yaşadığı köylülerin tarlalarını askerlerden kurtarmayı başarır ancak eve gelen davetsiz misafirin etkisiyle sarsılır. Davetsiz misafirin hikayeleri ile sizde konunun iyice netleşmeye başladığını öğreniyorsunuz.
Aşk, fedakarlık, intikam ölçeğinde
Stalin dönemine sert göndermeler yapan
film, iyi ile kötüyü ayırt etmeden acının etrafında yoğunlaşıyor esasında.
Gitmenin doğurduğu acılar zamanla yok olurken en çok acıyı gidenlerin çektiğini
çok iyi özetliyor. Kalabalık bir oyuncu topluluğu filmde bulunsa da hikaye üç
ana karakter üzerinde giderek yoğunlaşıyor ve diğer karakterlerin bu hikayenin
uzağında flulaşmalarını izliyorsunuz. Yerinde esprilerle film daha da akıcı
hale gelirken karısının yıkadığı gömlek sebebiyle yolunu bir türlü bulamayan
adamın macerasını da merakla beklemeye başlıyorsunuz.
Asker, aşık gelgiti, korkaklık ve cesaret sorgulamaları arasında
akıp gider öykü filmin sonuna gelene
kadar. O noktada izleyici hiç beklemediği bir sonla karşılaşır. Arabanın
koltuğunda Yoldaş Kotov’un acı dolu bakışları sizi adeta koltuğunuza çiviler.
Bütün soru işaretleri netleşmeye, bütün kopuk bağlantılar birleşmeye başlar ve
ortaya kan çıkar. Kanın rengi değildir
şiddeti pespaye ortaya seren bu noktada. Niyettir, acımasızlıktır,
hüzündür ve beklenmezliktir.
1994 yapımı Fransız- Rus ortak yapımı filmiyle Mikhalkov Oscar ödülü de
kazanmıştır.
Ne demişti Mikhalkov “Geçmişimizle yüzleşmeliyiz”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder