Yönetmen : Federico Fellini
Armando Brancia, Bruno Zanin, Magali Noel, Ciccio Ingrassia
1974 yılında En İyi Yabancı Film
Oscarı’nı alan Amarcord 1930’lu yılların İtalya’sına Fellini’nin
hayal / gerçek karışımı bir bakışı. Baharla başlayan film tekrar baharın
gelişiyle sona ererken bu 1 yıllık süreçte Fellini, o dönemin İtalyası’nın
fotoğrafını çekiyor, bunu yaparken de çocukluk ve ilk gençlik yıllarından
besleniyor. Ne de olsa Fellini, hayal
gören bir gerçekçi değil midir?
Yarattığı karakterler – ya da hatırladıkları – o kadar iyi
karikatürize edilmiş ki gerçekliğinden şüphe duyulamayacak kadar hayaller…
Fellini filmlerinden alışık olduğumuz kalabalık ve hareketli sahneler, şahane
müzikler, coşku Amarcord ile zirve yapıyor. Titta’nın, Aurello’nun en çok da
Gradisca’nın yaşadıklarının etrafında bütün İtalya’nın yaşadıklarını ustalıkla
anlatan Fellini, faşizme okkalı bir cevap veriyor adeta.
Pascal Bonitzer, Memoria Del Ojo – Amarcord adlı
çalışmasında şöyle anlatıyor Amarcord’un bu yönüyle anarşist bakışını
“Amarcord’da göz haz duyarken aynı zamanda eleştirmek
durumundadır ; görmenin, görmeye duyulan imanın, apaçıklığın eleştirisi. Çünkü
bu göz kamaştırıcı nesnelerin, psikanalizin fallus diye tanımladığı şeyin
yerini aylak arzu için tesadüfen alan geminin, bu tavuskuşunun, belki de
halüsinasyon ürünü olan bu ineğin, rasgele olduğu açık.
Ve tersine; Fellini’nin filmlerinden çıkarılabilecek iyimser –
ve neden olmasın, politik- ders beş para etmez bir döküntünün – kilisenin çan
kulesinden düşen yamru yumru bir fonograf borusunun – faşist düzeni en azından
bir an için dize getirebileceği, hiç değilse gülünç duruma düşürebileceğidir”
Fellini’nin Amarcord’u tüm bu yönleriyle birden fazla kez
izlenmesi gereken nadide bir sinema eseri.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder